Roportajlar

CAHİT İDİL RÖPORTAJI

1931’de İstanbul’da doğdu. 1950 yılında Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdi. 1955’te İTÜ’den İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. 1957’de İTÜ Hidroloji Enstitüsü’nden Hidrogeolog olarak mezun oldu. 1957-1962’de DSİ Yeraltı Suları Dairesi’nde, Başmühendis, Fen Heyeti Müdürü, Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.1962’den itibaren serbest çalıştı. 1973’te İDİL İnşaat Ticaret A. Ş.’ni kurarak bu şirketin liderliğinde yurtiçinde, yurtdışında taahhüt işleri ve yatırımlar yaptı. İşletme sektörüne girdi. Halen Otomotiv, DışTicaret, Turizm alanlarındaki şirketleri faaliyet halindedir. Rusya Federasyonu’nda %25 hissesine sahip olduğu Stavropol Durujba (Dostluk) Oteli faaliyete geçme aşamasındadır.

1998’de Rusya Federasyonu Özerk Cumhuriyeti, Başkortostan Cumhurbaşkanlığı kararı ile “Başkortostan Cumhuriyeti Şeref Belgesi” aldı. 1998’de İTÜ’ye katkıların sebebi ile kendisine Şükran Plaketi verildi.

İş hayatı boyunca kalite ve sürat bakımından olağanüstü titizliği, birçok işi sözleşmede belirtilen süreden de erken teslim etmesi neticesinde tebrik ve teşekkür mektupları almıştır. Sn Seyhan İDİL ile evli, iki çocuk ve üç torun sahibidir.

İTÜ Mezunlar Derneği’nin kurucu üyesisiniz. Yönetim kurulunda bulundunuz. Yönetim kurulu başkanlığı da yaptınız. İlk yıllar nasıl geçti?

Çok şerefli ve köklü bir geçmişi olan İTÜ’de tahsil yıllarında her öğrencide, okula, öğretim görevlilerine, üniversite arkadaşlarına sevgi, saygı duyguları gelişir, kısaca İTÜ’lilik ruhu oluşur. Bu ruh mezuniyetten sonra da ölünceye kadar devam eder. Bu ruhun üniversitenin yararına da bir fonksiyon olması gerekiyordu. Batı’da eğitim kuruluşlarının, birçok gruplarca desteklendiğini, her üniversiteye devletten çok sivil toplum örgütlerince destek verildiğini görmekteyiz. İTÜ’mizin mezunlar topluluğunun münferit ve yaygın sevgi, saygı dayanışma potansiyelinin organize olarak güçlü odaklarından biri olmak, bir dernek şemsiyesi altında birleşmek düşüncesi ile harekete geçildi. Bizden önceki ve sonraki mezun arkadaş ve kardeşlerimiz ile bu girişime katılmış olmaktan gurur duymaktayız.

İlk yıllarda çalışmalarımız daha fazla İTÜ mezunlarının derneğimize katılımını temin etmek için gayretler içinde geçti. Yurdumuzda 50.000 civarında İTÜ mezununun olduğunu biliyoruz. Şu anda da en büyük çaba üye sayısını arttırmak için sarf edilmektedir. Derneğin bütçesinin geliştirilmesi bina ve lokal temini için çalışmalar yapıldı. Son yıllarda “Mühendishane”nin açılabilmesi, o zamandan beri süre gelen çalışmaların ürünü olmuştur. Mühendishane projesinin tamamının hizmete girmesi ve spor ve sosyal aktivitelerin başlaması ile kendi ayakları üzerinde durabilen İTÜ Mezunları Derneği en büyük amacına ulaşmış olacaktır. İTÜ Mezunları Derneği’nin her gün sayıları artmakta olan üyelerine kaynaştırıcı, bağlayıcı, moral ve sağlık imkanları sunan tesislerinin tamamlanmasında sevinç ve gurur duymaktayız.

1999 yılında, Türk taahhüt sektöründe neler olacak? Ekonomik durum üzerinde neler düşünüyorsunuz?

Evvelki yıllardan gelen yüksek kalkınma hızı 1998 yılında düştü. 1999 yılında enflasyonla mücadele devam edecektir. Özelleştirme işlerinde daha iyi bir sonuç beklenebilir. Yap-İşlet-Devret sistemleri uygulamaya daha fazla sokulmalı. Bütçede az para ayrıldığından devlet ihalelerinde ve eski işlerin tahsisatında düzelme beklenemez. Talep çokluğu nedeni ile müteahhitlerin kıran kırana ihalelere girmeleri neticesinde yüksek tenzilatlar ile işlerin müteahhitlere verilmesi kötü sonuçlar getirecektir. Buna engel olucu tedbirler henüz alınmadı. Bu gidişle alınamaz da.

İç ve dış borçların baskısına karşı koymak üzere devletin yüksek faizle tekrar borçlandığı, Türk Lirasının değerinin gerçek değerinin üstünde tutulduğu, tasarrufların Türk Lirası olarak bankada yüksek faizli mevduat hesaplarında tutulduğu, bankalarca da devlete borç verilmek sureti ile değerlendirildiği müddetçe inşaat ve sanayi yatırımları bu yıl da yetersiz kalacaktır. Yatırımın değil rantiyeciliğin teşvik edildiği bu uygulamadan devletin en kısa sürede kurtulması şarttır. KİT’lerin ve devlet bankalarının politika ve çıkar amaçları ile kullanılması artık herkesçe olağan sayılıyor. Özelleştirme işlerinin süratlendirilmesi ve devletçiliğin bir an evvel terk edilmesi namuslu vatandaşların menfaatlerini korumak için yapılacak en yararlı iştir.

Anayasamızdaki partiler demokrasisi sistemi uygulamada parti başkanlığı hakimiyeti sistemine dönüşmüştür. Millet olarak kullandığımız oylar sadece parti başkanlarına vekalet fonksiyonunu yerine getiriyor.

1999 yılına girerken İDİL’in yurt dışında ve yurt içinde devam eden işleri ne durumda? Neler yapıyorsunuz?

İDİL’in Rusya Federasyonu’nun 5 bölgesinde devam eden işlerinin kontrat sayısı 16’dır. Sözleşme değerleri toplamı 250 milyon Doların üzerindedir. Ayrıca Rusya Federasyonu’nun dışında Kazakistan, Romanya, Özbekistan’da devam eden işlerin kontrat değerleri 50 milyon Dolar üzerindedir. Rusya Federasyonu’nda kendi yatırımlarımız olarak konut ve iş merkezi, otel, süpermarket binaları, doğramalık, ev kalıplık kereste, ahşap doğrama, dekorasyon ve mobilya üretimleri yapan fabrikalarımız, PVC doğrama atölyelerimiz, fast-food tesislerimiz, ticari işletmelerimiz vardır.

Yurt içindeki taahhüt işlerimiz (İzmir), Karşıyaka, Çiğli, Atıksu Pompaj İstasyonları kabul safhasındadır. Torbalı’da Philsa Sigara Fabrikası İnşaatı bitmek üzeredir. Her zaman hizmete hazır tutmayı görev saydığım bir İDİL İnşaat birimi İTÜ Kampüsü ile Taşkışla ve Gümüşsuyu’nda İTÜ’mizin muhtelif işlerini yapmaktadır. Antalya’da Astur Turistik Dinlenme Konutları devam eden taahhüt işlerimizdir. Parti parti, grup grup bitirilmektedir. Bugün Antalya’da ve Ankara’da gayrimenkullerimiz, arsalar ve konutlar ve ticari binalar olarak yatırımlarımız devam etmektedir.

Rusya Federasyonu’ndaki yatırımlardan önceden beri korkuluyordu. Son yıllarda meydana gelen kriz bu korkulara hak verdirdi. Rus insanının zorlukları neler oluyor?

Rusya Federasyonu’nda altyapı, yeraltı kaynakları insan kalitesi, teknik seviye çok yüksek durumda. Ancak evvelki rejimden kalma etkiler kuruluşların yeni organizasyonlara girmelerini önlüyor. Yani organize olamıyorlar. Çalışmalarda hala eski alışkanlık ve usuller ile iş yapmaya çalışıyorlar. Çalışan insanın başarı elde etmesi için gerekli olan serbest girişim ve inisiyatif kullanma içgüdüsünü normal Rus insanı henüz tanımıyor veya inisiyatif avantajını kötü maksat ile kullananlar olabiliyor.

Rusya Federasyonu’nda bu kadar geniş hacimde işleri nasıl aldınız? İhaleler mi yapıyorlar?

Biz işlerimizi genellikle kendimiz kontakt kurarak ve ilişkileri geliştirerek alıyoruz. Bir bölgede bir işe başladıktan sonra, o işi iyi götürüp bitirince başka işler de arka arkaya geliyor. Nitekim bazı bölgelerde bir iş ile başlanılmış, bugün sekizinci işimiz bitirilmiş veya bitirilme durumundadır. Mahalli idareler bizim yaptığımız projelerde en son teknoloji unsurları görünce hayranlıkla başka işler de yaptırmak istemektedirler. Mesela; Uralların yakınındaki bir bölgede, kaplıca-termal tesislerinde her türlü kaliteli malzeme kullandık, projeye bowling, disko, sinema salonları, spor merkezi gibi en modern ve güncel unsurları ilave ettik. Şu anda orada mahalli Özerk Cumhuriyet’in Cumhurbaşkanı ve bakanları her hafta sonu tatillerini geçirmekteler. Bu Cumhuriyet’in başka bir vilayetindeki büyük bir termal otel inşaatını ve modernizasyonunu da hemen bize verdiler. Şimdi o oteli de modern hale getiriyoruz. Her geçen gün artan miktarda mahalli işçi kullanmaktayız!! Kaplıca suyunun kimyasal etkisinden zarar görmeyen Türk malı havuz seramik kaplama malzemeleri de kullanılarak bu tesisi de bitirmek üzereyiz. Bu işimiz bitmeden başka işler de geleceğinden eminim.

Küçük, orta ve büyük ölçekli yatırımlarda yurtdışında ve yurtiçinde epeyce faal olduğunuzu biliyoruz. Bu girişimlerde işler nasıl gidiyor?

Küçük ölçekli yatırımlar İDİL için dışarıda istihdam, halkla ilişkiler ve tanıtım bakımından faydalı oluyor. Maddi risk daha az oluyor. Başarı gelmiyor ise kapatıyorsun. İyi gidiyorsa ileride kendi ayakları üzerinde durabilen bir işletme oluyor. Küçük işletmenin başarısı, dışında duran yöneticilerin kabiliyetlerine bağlı. İnşaatlarımıza da kapı, pencere, dolap üreten marangoz fabrikası veya PVC kapı pencere atölyelerimiz, fast-food işletmelerimiz, inşaat malzemesi satış mağazalarımız, ticaret yapan mahalli şirketlerimiz çalışıyor. Tabii Rusya’daki kriz bunları etkilemedi değil. Şu sıralarda Amerikan Doları’nın Ruble’ye göre değeri 4-5 defa artmasına rağmen, işletmenin satış fiyatlarını arttırmamız mümkün olmuyor. Bu halde dahi dolar bazında satış düzeyi yani eski ciro devam etmedi. Bu durumun düzeleceğini ümit ediyoruz. Zarar edenleri kapatıyoruz.

Kafkasya’nın önemli şehirlerinden Stavropol şehrinde 540 yataklı dört yıldızlı bir otel ve iş merkezi yatırımının ortağıyız. İnşaatını da müteahhit sıfatı ile tamamlamak üzereyiz. Moskova’nın en seçkin mevkiindeki Ostojenka Caddesi’nde 12000 m2 kapalı alanlı Rus Moskova tarihi cephe ve üslubuna uygun mimarisi olan konut ve iş merkezini kendi yatırımımız olarak ve batılı uluslar arası firmalara pazarlanmak üzere bitirme safhasındayız.

Yurtiçinde inşaat dışında birçok sektörde şirketlerimiz var. Dış ticaret, otomotiv, turizm ve işletme sektörlerinde çalışıyoruz. Türk basınında sık sık çok iyi işletildiği hakkında yazılar çıkan ve daima örnek gösterilen Antalya Otogarı’nın işletmesinin İDİL yapmaktadır.

Rusya Federasyonu dışında hangi ülkelerle çalışıyorsunuz?

Romanya’daki Philip Morris Sigara Fabrikası’nı bitirmek üzereyiz. Kazakistan’da Dünya Bankası’nın finanse ettiği iki adet sulama inşaatı işimiz var. Özbekistan’da Alman ve İtalyan şirketleri ile konsorsyum halinde bir taahhüdümüz devam ediyor. Rusya Federasyonu dışında işlerimizi gerçekleştirmek, özellikle Kazakistan’da daha fazla iş almak için çaba gösteriyoruz. Suudi Arabistan’da köprülü kavşaklar, otel, köprü, okul su depoları, cami, kütüphane, muhtelif binalar yaptık. Bu ülkedeki bütün işlerimiz bitti. Yeni işler için takipteyiz.

Dünyanın bütün ülkelerinde bize uygun işleri yapmaya hazırız. En kuvvetli Batılı şirketler ile ortaklık anlaşmalarımız var. En özel ve teknolojik projeleri ikinci müteahhit olarak yaptıra geldiğimiz ve yaptıracağımız yerli ve yabancı taşeronlar ile de çalışıyoruz.

Yurtdışında inşaatlarda kullandığımız malzemeleri genelde Türkiye’den mi getiriyorsunuz?

Bizim en belirgin tutumumuz kalite, zaman ve fonksiyona önem vermemizdir. Muhakkak Türkiye’den götüreceğiz diye ısrarımız olmamakta. Nereden daha ucuz, çabuk ve kaliteli malzeme buluyorsak o ülkeden almaktayız. Türkiye, Avrupa hatta Amerika veya Rusya bizim için fark etmiyor. Malzeme konusunda sıkıntı çekmiyoruz. Bugün Rusya Federasyonu’nda bir iş aldığımızda dünyanın bütün malzeme pazarlama firmaları ayağınıza gelmektedir. Hatta bunlar sizden işe ait verileri alarak projenizin gelişmesine de yardımcı olmaktadırlar. Türk, İsveç, Fin, Avusturya, Alman, İngiliz büyük bir rekabet halindeki firmalar, biz müteahhitleri sıkı şekilde takip etmekteler. Ne kadar güzel ki bizim Türkler pazarlama konusunda da büyük aşama kaydettiler. Neredeyse İtalyanlarla, İngilizlerle yarışıyorlar. Mesela Bükreş’teki fabrika inşaatımız yönetimi fabrika rampalarını Almanya’daki firmanın Türkiye temsilcisinden alıyor. Türk mümessil firması mahalli temsilcilerin kar paylarını dahi ödeyerek bu malı ucuz temin edebiliyor. Tümen Hastane İnşaatı’ndaki 19 ameliyathane için, bu hususta tecrübeli bir İngiliz firmasıyla anlaşmıştık. Fakat ameliyathaneler tam teçhizat bir Bilecik Sanayi Grubu’ndan geldi. Çok kaliteli idi. Ne güzel!…

Yurtdışı çalışmaları birçok yönden, özellikle insanlarımızın sosyal gelişmesine faydalı oluyor değil mi?

Tabii.. Binlerce insanı yurtdışına gönderiyorsunuz. Görgüleri artıyor. Tasarrufları birikiyor. İş tecrübeleri gelişiyor. Çalışma disiplinleri düzeliyor, yerleşiyor. Hem İDİL prensip ve teamülleri ile pişmiş ve yoğrulmuş, hem de uluslar arası işlerdeki kaliteli çalışma şartlarına alışmış kalifiye eleman oluyor. Türkiye’de başarı sağlamanın altyapısı hazırlanmış oluyor. Döndükleri zaman ister İDİL’de çalışsınlar isterlerse kendilerine iş kursunlar başarı şansları artıyor. Yurda döndükten sonra da İDİL’de çalışmak isteyenlere öncelik veriyorum ve yurtdışında emek vermiş olmalarından dolayı aileleri çerçevesinde sahip çıkmaya çalışıyorum. Onların ailelerinin her ferdini topluluğumuzun bir ferdi sayıyorum.

İTÜ Mezunlarına yakınlığınız, sempatiniz biliniyor. İTÜ Mezunlarına kendi kuruluşlarınızda görev için tercih kullanıyor musunuz?

İTÜ Mezunu bir mühendisin bendeki imajı aklıselim, dürüst, çalışkan, yardımsever, özverili, vatan milletini çok seven ve tevazu sahibi olmasıdır. İş hayatımda İTÜ Mezunları benim topluluğumda önemli görevler almışlar ve almaktadırlar. Halen İDİL’de 30’un üstünde İTÜ Mezunu mühendis ve mimar çalışmaktadır. Temel bilgileri iyi ve sağlam olan mezunlarımız teknik hizmetlerde, idari görevlerde başarılı olabilmektedirler. Lisan eksikliği biz İTÜ mezunlarının başlangıçtan beri hissettiğimiz, tartışılmaz hale gelen bir dezavantajımızdır. Sanayi ticaret ve inşaat sektörlerinin ülke haydutlarının uluslar arası platformlara taşması iş hayatına büyük ölçüde yabancılarla sürekli diyalog ve kontakt mecburiyeti getirmiştir. Mühendis için lisans, çalışma hayatının ufkunu genişleten, imkanları arttıran bir faktör olmuştur. Ne güzel ki bizleri yetiştiren ocağımız, üniversitemiz dünyaya açılımın anahtarı olan lisanı yetişenlere yeterince vermek üzere organize olmuştur. Bundan çok memnunuz. Lisan bizim neslin en büyük eksiği idi.

Bu yıl 25’inci kuruluş yıldönümünü yaşayan, yurtdışında ve içinde binlerce çalışanı olan İDİL Topluluğunun başarılı geçmişinde ön planda tuttuğunuz prensipler nelerdir?

İDİL’in şirket haline geliş tarihinden evvelki çalışmaları da hesaba katarsam 37 yılı bulan iş hayatımda risk almayı, mücadele etmeyi, sorumluluklar altına girmeyi tercih ettim. Binlerce mesai arkadaşımın geçim, istihdam imkanlarının oluşması için müşterek çaba olarak gördüğüm şirket ve topluluk çalışmasına severek devam ediyorum.

Beraber çalıştığım mühendis, idareci arkadaşlarımdan dürüst, çalışkan, kaliteli iş yapma, zamanında iş bitirme, uyumlu, kendisi ve çevresi ile barışık, sözünü yerine getiren insanlar olmalarını istedim ve bu konuda ısrarlıyım. Bu davranışlarının dışına çıkma hallerine hoş bakmadım.

Prensipler, ananeler, tecrübeye dayanan ve daima yenilenen yönetmeliklerimizin içinde kalmak kaydı ile bütün çalışanların görevlerinin icap ettiği inisiyatifleri kullanmalarını daima teşvik etmekteyim.

Topluluğumuzun emekçilerine karşı kadirbilirlik duygularım vazgeçemeyeceğim, benim iç dünyamı rahatlatan ve aydınlatan karakterimdir.

Geçen yıl İDİL’in 25’inci yıl kutlamalarımızda, Topluluğumuzda 25, 20, 15, 10 yıl çalışmış olan mesai arkadaşlarımızı onurlandırmaya çalıştık.

Geçirdiğimiz yıllar içinde emek vermiş fakat ne yazık ki vefat etmiş emektarlarımızın aileleri ile bu mutlu günlerimizi paylaşmaya çalıştık. Bu günlere gelişimizin hepimizin gayreti ve özverili çalışmaları sayesinde olduğunu hiç unutmam. Topluluğumuzda kıdemli ve tecrübeli arkadaşlarımızın da yeri ayrıdır. Ancak; genç arkadaşların inisiyatif kullanma ve risk ve sorumluluk almalarına daima fırsat tanıyorum, onların önünü daima açık tutmuşumdur. Türkiye’den başka, Kazakistan, Özbekistan, Rusya Federasyonu, Romanya’da büyük taahhüt işlerimiz var. Yine bu ülkelerde yatırımlarımız, yabancılar ile ortak şirketlerimiz, işletmelerimiz, fabrikalar, atölyeler, ticarethaneler, mülklerimiz var. Her ünitemizin başındaki arkadaşımın ünitenin sahibi gibi yetkisi, sorumluluğu vardır ve o işin karına ortaktır. Ancak zarar eden işin hesabını vermek, başındaki o arkadaşımın sorumluluğundadır. Kar zarar hesaplarını, o işin ortağı yapar ve hesaplarımız şeffaftır.

Kendi hayatınızdan ve kendinizden bahseder misiniz?

İstanbul’da doğdum. Babam ordu mensubu olduğundan çocukluk yıllarım Anadolu’da muhtelif illerde geçti. Orta öğrenim diplomamı Haydarpaşa Lisesi’nden aldım. 1955 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi’ni bitirdim. 1957 yılında Hidrogeoloji Enstitüsü’nü bitirerek Hidrogeolog oldum. 1955-1962 yılları arasında DSİ Genel Müdürlüğü Yer altı Suları Dairesi’nde başmühendis, Fen Heyeti Müdürü ve Başkan Yardımcısı görevlerinde bulundum. 1962-1973 yılları arasında kendi adıma müteahhitlik işleri yaptım. 1973 yılında İDİL İnşaat A. Ş.’ni aile şirketi olarak kurdum. O günden beri lider şirket İDİL İnşaat olmak üzere, dış ticaret, otomotiv, turizm, sanayi sektörlerini kapsayan şirketler topluluğu yapısı içinde birçok taahhütler, girişimler ve yatırımlar gerçekleştirdik. Bugünlere geldik.

Kendimden bahsetmeye gelince hiç alışmadığım yapmadığım şeydir. Çocukluktan beri ön planda görünmeyi sevmedim. İş hayatımda da bunun aksi gerekmekte ise de ben kendi ailem ve zevklerim ile baş başa, kendi özel hayatımı sürdürmeyi tercih ediyorum. Belirli yaşa geldik. Bundan sonra daha da mazbut yaşamamız lazım. Çalışmak ve seyahatler zamanımın çoğunu alıyor zaten. Biraz şiir yazıyordum gençliğimde. Şimdi boş vakitlerde biraz kitap, biraz spor, biraz da tavla oyunu var.

“İTÜ markası her kilidi açan anahtar oldu”

İstanbul Teknik Üniversitesinim, mezunları için iş ve sosyal yaşamda avantaj sağladığını belirten Index Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik İTÜ adının kendi yaşamına olan katkısını şöyle anlatıyor: “İTÜ markası tüm yaşam virajlarımda benim çok önümü açtı. İş hayatımda işlerimizi ve firmalarımızı anlatırken arkamızdaki görünmez bir güç oldu.”

Türkiye’nin üniversite geleneğinin ayrılmaz bir parçası olan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) yetiştirdiği mezunların da hayatlarının önemli bir dönüm noktası olmaya devam ediyor. İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Kontrol ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden 24 yıl önce mezun olan Türkiye’nin bilişim firmalarından İndex Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik mezun olduktan sonra, 24 yıllık sürecin önemli bir kısmında İTÜ markasının tüm yaşam virajlarında önünü açtığını vurguladı. Bilecik, hayat arkadaşını da okuduğu sınıfta bulduğunu belirterek İTÜ mezunu olmanın hayatına katkısını anlattı: “Eşim sevgili İnci, sınıf arkadaşım da olduğu için, kız istemeye giderken işime yaramadı. Ancak özellikle iş hayatımda yaptıklarımızı ve firmalarımızı anlatırken arkamızdaki görünmez bir güç oldu.. Kısaca İTÜ ismi iş hayatında hayatı çok kolaylaştırıyor ve keyifli bir hale getiriyor diyorum.”

TÜRKİYE’NİN DİJİTAL ÜSSÜ

İTÜ’de kurulacak “Dijital Türkiye Üssü” projesinin sadece Türkiye için değil, neredeyse dünyada da ilk kez hayata geçirilecek bir proje olacağının altını çizen Bilecik, “Türkiye’de faaliyet gösteren hem lokal, hem de yabancı çok önemli bir çok Teknoloji firması bu projede yer alarak kendilerine ve İTÜ’ye çok değer katmış olacak. Bu projede yer alacak firmaların minimum 50 ve üzerinde Ar-Ge çalışan elemanı olması şart. Bu doğrultuda değerlendirdiğimizde, tüm İTÜ’lü öğrenciler için gerek staj gerekse iş yaşamlarına başlangıç için çok değerli fırsatlar öğrencilerimizin önüne gelecek. Ayrıca bu fırsatlar sadece öğrencilerimiz için değil akademisyenlerimiz içinde farklı noktalarda olacak diye düşünüyorum” şeklinde projenin avantajlarının altını çizdi.

10 BİN AR-GE ELEMANI

Teknoloji firmalarının tüm değerli hocalarımızın tecrübe ve birikimlerinden faydalanacağına da dikkat çeken Bilecik, Ar-Ge elemanı sayısındaki artışa dikkat çekti: “Kısaca bu proje hayata geçtiğinde Türkiye teknoloji dünyası bir iki seviye daha yukarı çıkmış olacak. Bu proje ile İTÜ’de şu anki Teknoparklarda çalışan mevcutla birlikte toplam 10 bin civarında Ar-Ge elemanı sayısına ulaşım gerçekleşecek. Bu sayı da neredeyse Türkiye’deki toplam Ar-Ge eleman sayısının yüzde 25’ine denk düşecek. “

Sanattan siyasete her yerde İTÜ mezunları

İTÜ’nün 238 yıldır dünya eğitim sisteminde çok köklü bir yeri olduğunu hatırlatan Bilecik, “Ve bu köklü eğitim bugüne “Asırlardır Çağdaş” sloganıyla geliyor. Haliyle bu kadar geniş ve uzun süreç dahilinde şu ana kadar yaşayan en az 65 bin mezunu ile en kalabalık mezun grubuna sahip bir eğitim kurumu. Dolayısıyla İTÜ mezunları, başarılı mühendislik projelerinin dışında iş dünyasından siyasete, sanattan bürokrasiye farklı alanlarda ülkeye başarıyla hizmet ediyorlar. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki, bir insan matematik ile arası iyi ve rakamlarla oynamayı seviyorsa yaşamın her noktasında daha başarılı olacağına inanıyorum. Zira matematik doğanın dilidir. Bu tespit de İTÜ mezunlarının ortak özelliklerinin başında gelir. Ve başarıyı daha kolay yakalarlar” diye konuştu.

İTÜ Mezunları Meydanı

İTÜ Mezunlar Konseyi İcra Kurulu’nda 25 kişinin büyük bir heyecan ve istekle şu an İTÜ’ye ve bu değerli markaya katkı için çalıştıklarını ifade eden Bilecik, yapılan çalışmaları şöyle özetledi:

* Geçtiğimiz günlerde, İTÜ Mezunlar Konseyi web sitesini (www.itumk.org) yayın hayatına geçirerek, mezunlarla İTÜ arasında iyi bir köprü olunmasını sağladık.

* İTÜ Mezun Bilgi Sistemi (İTÜ MBS) dediğimiz veritabanının güncel bilgilere geçilmesini ve tüm yaşayan mezunlarımızın bu sisteme üye olması için özel bir ekip çalışmalarına devam ediyor.

* Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en büyük müteahhit firmalarını İTÜ yönetimiyle buluşturduk.

* Yeni İTÜ’lü öğrencilerimize yönelik olarak, birebir koçluk sistemini bu öğrenim döneminde hayata geçireceğiz.

* Ayrıca İTÜ’den mezun olanların isimlerini, okul giriş yılı ve fakülte adlarını yazdıracakları petek figürlü taşlarla hayat bulacak olan  “İTÜ Mezunlar Meydanı” yapımını planladık.

* Mezunlarımızın bu bulvar için yapacakları bağışlarla İTÜ’lü öğrencilere yeni Yurtlar yapılacaktır.

* Son olarak da KOBİ sahibi İTÜ mezunlarına, KOBİ Destekleri ile ilgili olarak güncel bilgilendirme yapmak amacıyla, İTÜ Mezunlar Konseyi WEB sitesinde KOBİ DESTEK bölümü hazırlanarak, aktif şekilde hayata geçirilmesi projelerini sayabilirim.

İTÜ’nün değerleri hızlı karar aldırıyor

İTÜ’den mezun olanlar için, iyi bir eğitim kadar ilk büyük aşkı, sanat ve spor ile iç içe yaşadığı yaşam, aklımıza gelebilecek çok güzel tanımlar… İTÜ’den mezun olurken sadece derslerde sağlanan başarılar akla gelmiyor. Biz bu değerler üzerinden iş yaparak hızlı karar alma konusunda önemli bir adım atmış oluyoruz. İşte bizi birbirimize bağlayan bu çimentonun harcında bulunan değerler:

• Dostluk,

• İyi günde kötü günde birliktelik,

• Birlikte hareket,

• İlk büyük coşkulu sevinçler,

• Para kazanma ile tanışma,

• Sonuç odaklı olmak ve

• Etik değerler

“İTÜ mezunu iş hayatına 1 – 0 önde başlar”

Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği mezunu Esas Holding CEO’su Çağatay Özdoğru İTÜ mezunlarının iş yaşamına 1 – 0 önde başladığını vurguluyor

İTÜ’de (İstanbul Teknik Üniversitesi) öğrenci olduğu dönemde aklında kalanları, yaratıcı fikirle ilgili düşüncelerini ve fark yaratmanın prensiplerini paylaşan Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği 1989 mezunu Çağatay Özdoğru hayatını yönlendirirken hocalarının etkisini vurguluyor. Analitik düşünme yeteneğini kazanmasını Profesör Fuat Anday’ın derslerine bağlayan Özdoğru, İTÜ mezunlarının iş yaşamına 1 – 0 önde başladığını belirtiyor. 2010 yılından bu yana ESAS Holding CEO’su olarak görev yapan Çağatay Özdoğru sorularımızı yanıtladı.

 FARK YARATAN
Sizce İTÜ’nün diğer üniversitelere göre fark yaratan özellikleri? İş hayatında fark yaratmanın kuralları nedir?

Teknik Üniversite sadece en iyi mühendisleri değil, Türkiye’nin gerek özel sektör gerek devlette yerlerini alan üst düzey yöneticileri yetiştiren bir okul olduğunu düşünüyorum. Teknik Üniversite’nin çok zor bir okul olması sayesinde hepimiz çok disiplinli ve çalışkan olmanın yanı sıra, hiç bir zorluktan yılmayan ve asla vazgeçmeyen bir yapıya sahibiz. Ayrıca bu okulun mezunlarının çok karakterli olduklarını ve etik değerlerinin de çok üst seviyede olduğunu biliyorum. Bunun üzerine analitik düşünme kabiliyeti ve muhteşem muhakeme yeteneği de eklenince iş hayatında ihtiyaç duyulan mükemmel insan tipi ortaya çıkıyor görüşündeyim. Buna ilaveten mühendislik disiplinlerinde elde edilen tasarım kabiliyeti de özellikle yöneticilik pozisyonlarında Teknik Üniversitelilerin maça 1-0 galip başlamalarına yol açmaktadır diye düşünüyorum.

 AKILDA KALAN
Üniversite yıllarından aklınıza kalan, neler var?

Teknik Üniversite’de 1985-89 yıllarında bulundum. Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği mezunuyum. Ders aldığım tüm hocalarımdan ayrı ayrı çok şey öğrendim. Hiçbirini birbirinden ayıramam, hepsi benim için çok önemlidir. Ama bazıları ile yaşamış olduğum bazı olaylar tabii ki benim için ayrı bir önem arz eder. Bunlar kariyerimde bugünlere gelmemde çok önemli olmuş nüanslardır. Mesela telekomünikasyon konusuna yönelmemde Profesör Ahmet Hamdi Kayran’dan adlığım Sayısal İşaret İşleme ve Haberleşme Teorisi dersleri çok önemli olmuştur. Profesör Kayran ayrıca bitirme ödevi danışman hocam da olmuştur. Onun sayesinde telekomünikasyon alanına yönelmiş oldum diyebilirim. Bu konuda ABD’de George Washington Üniversitesinde yüksek lisans yaptım. Teknik Üniversiteli olmak ve telekomünikasyon konusunda yurt dışında bir okulda ihtisas yapmış olmak kariyer hayatımda ilerlerken çok büyük fark yarattı. Ayrıca Profesör Fuat Anday’ın derslerinde analitik düşünme ve muhakeme konusunda kendimi çok yetiştirdiğimi söyleyebilirim. Yine Profesör Ercan Topuz beyin derslerinden çok zevk almıştım. Kendisinin yıl sonu notlarını verirken ödev yapmayı ve derse aktif katılımı motive eden tarzı beni çok etkilemişti. Dediğim gibi tüm hocalarımın hepsini ayrı ayrı saygıyla hatırlıyorum ve anıyorum.

 YARATICI FİKİR
Üniversite yıllarının ‘aklı bir karış havada’ olmanın getirdiği açık fikir nasıl desteklenebilir.. Bu zekayı yenilikçiliğe ve küresel rekabete hazır hale getirmek için nasıl bir yol izlenmeli?

Bu konuda derse aktif katılımın çok önemli olduğuna inanıyorum. Derse aktif katılım için de öğrencilerin bilinçlendirilerek uzmanlık alanı ve der seçiminde daha doğru kararlar almasının sağlanabilmesi çok önemli diye düşünüyorum. Biz Mezunlar Konseyi olarak bu konuda koçluk projesini başlatmış bulunuyoruz ve öğrenci arkadaşlarımıza destek olmaya çalışıyoruz. Kendisine uygun uzmanlık alanını ve dolayısıyla da ilgili dersleri seçmiş olan öğrencilerin derslere aktif katılım sağlamaları çok daha fazla olacaktır görüşündeyim. Hocalarımızın da derslerini aktif katılımı motive edici hale getirmeleriyle öğrenci kardeşlerimizin her türlü açık fikirlerini ifade etmelerinin çok daha kolaylaşacağına inanıyorum. Bu konuda kendi yaşadığım örneği de bu vesileyle tekrar paylaşmak isterim. Teknik Üniversiteden sonra ABD’de yüksek lisans yaparken 11 ders aldım. Bu derslerin % 70’ini ben zaten Teknik Üniversitede okumuştum. Ama onların eğitim sisteminin ödev yapmaya, aktif derse katılmaya ve her türlü fikrin açıkça ifade edilip tartışılmaya dayalı olması sonucunda konular kafalarda çok daha iyi oturuyor inancındayım. Bu sayede dünyanın en yaratıcı şirketleri bu ülkede ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.

 YENİLENME
Sizi en yorgun olduğunuz anlarda dinlendiren ve yenilenmenizi sağlayan hobileriniz nedir?

Kendimi tabiat, gezi ve sporla rehabilite etmeye çalışıyorum. Çok yoğun bir iş hayatım var. Sabah erken başlayıp akşam geç biten bir iş hayatı içindeyim. İyi bir Fenerbahçe taraftarıyım. Futbol maçlarını stada giderek kaçırmamaya çalışıyorum. Basketbol maçlarını da futbol kadar olmasa da salona giderek izlemeye, diğer branşları da televizyondan takip etmeye çalışıyorum. Takım sporlarını izlemeyi çok seviyorum.

 ALIŞKANLIKLAR

“Olasılık dersi karar vermeyi kolaylaştırdı”

Özdoğru, üniversite yıllarında öğrendiklerinin ve alışkanlıklarının iş hayatını nasıl etkilediğini şöyle açıkladı: “Liseden gelen bir alışkanlığım var. Lisede lisanslı olarak basketbol oynadım, haftanın 5-6 günü antrenman ve maçlarla geçiyordu. Derslerde de başarılı olabilmek için, her gün mutlaka kısa da olsa derslerime göz gezdirmeyi bir alışkanlık haline getirdim. Bu tüm üniversite hayatım boyunca da devam etti. Ayrıca bir başka başarı anahtarı olarak “önce konuyu çok iyi bilmenin önemi”ne ve dolayısıyla konuya hakim olmanın sonucunda her türlü problemin çözülebileceğine inanırım. Netice itibariyle disiplin ve konuya hakim olma gibi çok önem verdiğim iki doğrum bugün iş hayatında da en çok fayda gördüğüm konulardır. Tabii günümüz iş dünyasında karar alırken “hesap edilebilmiş risklerin tahmin edilmesi” de son derece önemlidir. Önemli kararlar arifesinde Elektronik Mühendisliğinin temel konularından birisi olan Olasılık Hesabı Teorisine hakim olmanın da çok faydalarını gördüğümü söyleyebilirim.”

ÜLKÜ ARIOĞLU RÖPORTAJI

Mühendislik üzerine kişisel deneyimleriniz ve görüşleriniz?

 Matematik ve fiziği severdim.

İnşaat mühendisliği dinamik bir meslektir. Çok yönlüdür. 1958’ de liseyi bitirdiğimde zor sınavlarla İTÜ inşaata tek kız olarak girdim. Sınıfta tek kız olmak biraz pasifleştiriyor kişiyi. Kız lisesinde çok korunan bir yapı içindeydim. Ama ailem özellikle babam, demokrat bir insandı ve kendi ayaklarımızın üzerinde duracak şekilde bizi büyüttü, o yüzden sıkıntı çekmedim. Daha çok seviliyorsunuz, zamanla erkekler sınıfının sosyal düzenlemesinin merkezine geldim. Bundan da çok memnunum. Bugün kendimi en çok bağlı hissettiğim yer Teknik Üniversite’dir.

Üniversitemiz ve mezunlarımızın çabaları

Bir gün bana Faruk Karadoğan’dan “60.000 olduğunu bildiğimiz İTÜ Mezunlarını bir platformda toplamamızda ilk adımı atar mısınız?” önerisi geldi. Faruk Bey’ in görevlendirdiği Sevgi İnce bu öneriyi iletti. “1963 mezunlarını başarıyla bir araya getirdiğiniz gibi bu misyonu da gerçekleştirirsiniz” dedi.  “Bir grup olursak daha rahat gerçekleştirebiliriz” dedim ve bir “Mezunlar Danışma Grubu” oluşturdum. Benden genç ve yaşlılardan oluşan bu grubu oluşturan kişileri tanımak bile bir şans benim için.

20 kişiye varan Fikret Keskinel, Günay Özmen, Şenol Utku, Güven Ünal, değişik fakültelerden ve dönemlerden  olan birçok değerli insan var bu grupta.

Mezun Derneklerimiz, vakıflarımız da var, üniversitemiz kursun dedik Mezunlar Konseyinin sekretaryasını. Mezunlar konseyi grubunun bir özelliği de Üniversite’ ye bağlı olması çünkü öğrenciye yakın olmak istiyoruz.

Böylece üniversite için çalışan bu konseyi kurduk. Bu Faruk Karadoğan’ ın Yönetim Kurulu tarafından “Mezunlar Üst Kurulu” adıyla oylandı. Şimdi konsey gibi çalıştığı için adına konsey diyoruz. Üniversitemize hizmet etmek için kurulduk, her anlamda yanında ve amaçlarına destek olmak için varız.

Öğrenci mezun olurken, diplomasını almadan bu mezun ofisine irtibat bilgilerini bırakmak zorunda. Mezunlar Derneklerimizle İTÜ Evi yapalım, mezunlar öğrencilerimizle sık sık bir araya gelsinler istedik. Sizin faaliyetlerinize de ev sahipliği yapacak daha geniş bir mekanı hedefliyoruz. Mezun söyleşileri olsun diye; bu sene bu hedefe (İTÜ Evi) yöneldik Mezunlar Konseyi olarak yılda iki kere toplanıyoruz. Ekim ve Nisan aylarında hedefleri belirliyoruz. Biz şu anda orada Yürütme Kurulu olarak görev yapıyoruz. Yıl boyunca çalışmaları yürütecek bir İcra Organı oluşturduk. Konsey Başkanı Rektördür. Ben Yürütme Kurulu Başkanıyım. Rektörümüz toplantılarımıza önderlik ediyor. Mezunlar Konseyimize bütünsellik açısından sağladıkları katkılar için Rektörlerimize müteşekkiriz.

Konseyde eski Rektörlerimiz doğal üyedir, toplantılarımıza katılırlar. Çünkü Üniversite öğrencisi de, mezunu da Üniversite’de bir bütünlük görmek istiyor. Birlikteliğin devamı, önceki Rektörün tecrübesi, yeni Rektörün yapma kudretine anlamlı katkılar sağlar. Bunu sağlayacak ortamda ayrıca yeni mezunlarımız da bulunmakta. Yürütme Kurulunun Başkanlığının da 4 yıl ile sınırlı olması ve vizyonu ile isteği olan bir arkadaşa devrinden yanayım. Danışman olarak Konseyde maddi manevi elimden ne geliyorsa hizmete de devam ederim. Üniversitemiz için bunu yapmam lazım.

Konsey toplantılarımızda Şenol Utku Yurtdışı deneyimleri ile bizleri bilgilendirir. Akademik çalışmalar, idari, mali çalışmalar bir de mezunlarımızın maddi ve manevi anlamda üniversiteye, öğrenciye maddi ya da manevi katkıları gerekmekte. Bu sistemi halka halka genişletmek için son yürütme kurulu toplantımızda alınan kararlardan biri de İstanbul dışındaki mezun derneklerimizi ziyaret edip, her yıl ve branştan mezunlarla tanışmak ve ilgilerini Üniversitemiz ve mezunlarına yönlendirmek amacımız.

Bizim Irmak okullarının dört yıl önceki birincisi İTÜ Mimarlık bölümünü bitirdi. Konseyimizde de yer alan; Gülce Kumtar grup şirketimizde çalışıyor. Birçok öğrenci Yapı Merkezi’nde staj yapıyor.

Grubunuza dair projeler

Kazlıçeşme’den girip Göztepeden çıkan lastik tekerli araçlar için boğazı geçme projemiz (Yap-işlet-devret modelinde) var heyecanla bekliyoruz. Türkiye’de yap-işlet-devret modeli ile bir seferde gerçekleştirilecek bu en büyük proje ile iki kıta, denizin altından bir karayolu tüneli ile birbirine bağlanacak.

Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Demiryolları, Limanlar ve Havameydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü’nce (DLH) yap-işlet-devret modeli ile yapılacak Karayolu Boğaz Karayolu Tünel Geçişi Projesi ihalesini Yapı Merkezi ile Güney Kore’den SKEC-Samwhan-Hansin-Namkwang-Kukdong şirketlerinden oluşan TKJV Türk-Kore Ortak Girişimi olarak kazandmıştık bu işi.

Yaklaşık 1 milyar dolara malolması beklenen ve lastik tekerlekli araçların kullanacağı tünel geçişi, Türk-Kore ortak girişimi tarafından 4 yıl 7 ayda tamamlanacak. Projeninin inşaat aşaması dahil toplam işletme süresi ise 30 yıl 6 ay 9 gün olacak.

Meslek yolculuğunuzu kısaca anlatır mısınız?

Betonarmeden mezun, statik hesap yapan bir mühendis (Ersin Arıoğlu) ile birlikte çok güzel projelere imza atmak fırsatı buldum.

Çocuklarımı büyütmek için bir ara verdim. Tekrar işe dönüşümde de beton laboratuarını yöneterek işe başladım. “Beton mix” enteresandı. Betonu çok seviyorum, 50 yıldır bir uzman gibi çalışmak, proje yönetmek, bu konuda proje yapmak beni mutlu ediyor.

 Personel Politikalarınız nasıl?

 İnsan kaynaklarımızın sorumlusu; Arzu Uğur doktora yapmış, şantiyeleri tanımak için dolaşmış bir İTÜ’lüdür. Şantiye, planlama, teknik bölümlerimizde 80 İTÜ’lü var. İnsan Kaynakları bölümümüzü kendi kriterlerine göre seçiminde özgür bırakıyoruz.

Lisede de baş mümessil seçilmemde de ana etken; ters olmayan, yumuşak lider kişiliğimdi. Takım çalışmasını hep sevdim.

12 yıl Beton Laboratuarında çalıştım. Proje yönetimini seviyorum. Irmak okulları çok sevdiğim bir projeydi. İş bitirme motivasyonumda iş sürerken meydana gelen duraklamaları takıma çözdürmek liderlik özelliklerimdendir. Mesela şirketim bir okul yapacağız dediği vakit sekiz aylık bir süre vardı. Sekiz ayda natamam bir inşaatı alarak tamamladık, Eğitime açtık. İyi danışmanlarla çalıştım, takım çalışmasının yanı sıra arkamda Yapı Merkezi vardı. Bu fırsatları veren eşime, sınıf arkadaşım Ersin Arıoğlu’ na teşekkür ederim.

 Mezun Olacak Öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Okul bitirirken mutlaka yabancı dil bilip, bilgisayarı çok iyi kullanması vardır. Akademisyen olabilir, dizayn yapacaksa (taşıyıcı sistemleri bilmek zorunda), inşaat mühendisi olacaksa (statik bilmek zorunda), makine mühendisi olacaksa (pis su, temiz su giderleri  gibi tamamlayıcı  bütün fonksiyonlardan anlamak zorunda), elektrik mühendisi (aydınlatma bilmeli mesela). Şantiyede proje yönetecek adamın istatistik bilmesi lazım. Usta çırak ilişkilerinden de ders alarak gideceği yöne gidebilmesini temin etmesi lazım.

Bugün Üniversiteye girecek olsanız ne tahsili yapmak isterdiniz?

Bugün yeniden başlasam daha çok erken yaşta üretime yönelirdim. Irmak okullarında Yönetim Kurulu üyesiyim, Kurucu temsilcisiyim. Yapı Merkezi ve Vakfın %50-50 ortaklığıyla yönetilen bir kurumdur. 4-18 yaş arasına yayılan bütünleşik bir eğitim veriyor. Binamız “Yarının Okulları” kataloğunda yer aldı. Eğitim programında size gelen öğrencilerin kapasitesi önemli. Irmak okulları, 15. yılını tamamlıyor. Yaratıcı ve farkındalığı yüksek insan yetiştiriyor. Bu gelişimde Ersin Arıoğlu’nun vizyonu önemli, inisiyatifler onundur.

 İş hayatında üst düzey statüyü korumanın ve iş geliştirmenin sırları?

Yapı Merkezi 50. yılına geliyor. 1965 yılında tasarı merkezi olarak kuruldu. 1969 yılında uygulama da yapacağım dedi(müteahhitlik demedi). Sanayi siteleri yapmaya başladı. 1978 yılında prefabrikasyon şirketini kurdu. Akıllı inşaat yönetimi bize ön üretimde uygulamalar yapmanın önemini gösterdi. Bu gelişmeye neden olan faktörlerden biri oldu.

Daha sonra 1981 de biraz Turizme girdik, bize çok hitap etmedi.

Suborda su borusu yapıyoruz, üretimimizin %75 ini ihraç ediyoruz. Şirket prefabrikasyon ürünleriyle büyüdü. Tabii ki toplumsal sorumluluğa çok önem verdiğimiz için raylı sistem işine girdik. Şirket 1965 de kuruldu, iki düsturu vardı;

Topluma hizmet etmek için varız ve çağımıza karşı sorumluyuz.

Araştırma geliştirmeye önem veriyoruz. Cam elyaflı betonlar yapıyoruz. Yeni ürünler tasarlıyoruz. Uzun soluklu yaşamak için kaliteden ödün vermemek lazım.

 Şirketinizin performans kriterleri neler?

 İnsan kaynakları ve mali kadrolar şirketimizi daha ileriye götürecek ekiplerimiz. Şirketimizin ortaklarından biri kurucu ortak değildir. Yöneticilerimizi de şirkete ortak yapmak isteriz. 1978 yılında kurduğumuz Yapı Merkezi Prefabrikasyon A.Ş.; inşaatta kalite – hız ve ekonomiyi amaç edinmiştir. Kurulduğu günden bugüne kadar, kuruluşunda temel amaç olarak belirlediği *insan mutluluğuna hizmet* ilkesine bağlı kalarak ülkemiz inşaat pazarının gereksinmelerini karşılayacak üstün nitelikli ürünler geliştirmiş ve pazara sunmuştur. Ürün çeşitlemesi ve yatırımlarında kalite ve verimliliği evrensel ölçüler içinde gerçekleştirmektedir.

Yapı Merkezi Prefabrikasyon’un kendi içinde geliştirdiği kalite güvence sistemi, Ekim 1994’te TSE tarafından ISO 9001 ile belgelendirilmiştir. İnşaat ve Prefabrikasyondaki öncülüğünü inşaat sektöründe ilk alınan ISO 9001 ile de sürdürmektedir. Prefabrikasyonun okuludur adeta ama Türkiye’ de değeri anlaşılamamıştır. Belki katma değeri çok yüksek değildir. Devlet kuruluşlarına yeteri kadar giremedi prefabrikasyon. Belediye şirketleri çevre düzenlemelerinde kendileri üretici olarak dahil oluyorlar. Eğer hakikaten okullara bunları versek tamir bakım maliyetleri minimize olacak neredeyse 100 yıl tamiratı unutacaklar. Enerji korunumlu yeni binalardır Pop-tech ile yapılan binalar. Şimdi bu tekniği anlatmaya çalışıyoruz.  Pop-tech sistemi Yapı Merkezi prefabrikasyonun ürettiği; beton bloklarla izolasyonlu döşeme elemanlarının birlikte kullanıldığı pop-tech sistemi bizim yapı blok ve panel fonlu bileşimimizden oluşmuştur. Patenti bize ait olan bir yapım teknolojisidir ve bunu paylaşmak istiyoruz. Gayrimenkul ya da yatırımlarımızda kullandığımız gibi ekonomik konut için de çok uygun. Bakım istemiyor ve enerji açısından optimum çözümleri sunuyor. Eğitim kurumları için çok uygun Irmak okullarının bir bölümü klasik bir yöntemle inşa edilmiştir. Çünkü yarısındaydı gerisini bu teknoloji ile tamamladık.

Bina cephelerinde estetik ürünler de tasarlıyoruz. Estetik duygu çok önemli.

İnovasyon grubumuzun biri merkezde başında İTÜ’lü Prof. Ergin Arıoğlu var. Üç kişi çalışır. Prefabrikasyon şirketinde de 5 kişilik bir inovasyon grubumuz var.

 Kendi İşini kurmak isteyenlere önerileriniz

Kendi işinizi kurmanın yolları cesaretle kurulur. Sermaye olarak akıl ve emeği ile kurdu. Cesaret ve vizyon insana ve emeğine saygı ile birlikte iyi iş üretmek motive çok önemli. Birlikte ailece öğreniyoruz.

Mezun olacak öğrencilere ne önerirsiniz?   

Değerli öğrenme dönemlerinin her dakikasını  üniversitedeki bütün imkanlardan yaralanmaya ayırmalılar. Kulüp çalışmalarında yer almalılar, etkinlik organizasyonları bir projedir mutlaka yer almalılar.İngilizce öğrenmeliler. Üniversiteyi bitiren her çocuk İngilizceyi de çok iyi kullanabilmeli ama henüz mühendisliği öğrenme döneminde iken meslek derslerinden ingilizce imtihan vermek anlamında olmamalı bu.  Bugün dünya küçüldü, bilgisayar kullanmalı insan, ilişkilerini öğrenmeli mesleğinde eğitimini sürdürmeli, stajlar öğrenmeyi yapmaya dönüştürmenin bir yoludur. Pratik çok önemli üniversite ile öğrenme bitmez. Mesleği uygulamayı öğrenmek lazım.

Stajları çok iyi değerlendirmeli, mezunların projelerini takip edip onların içinde yer almaya çalışmak, işi de hazır olur buralara girip çalışır.

Şirketinizin Ödüllendirme Kriterleri nelerdir?

Takdir ve teşekkür en azından bir sevinci paylaşıyoruz. Burs veriyoruz, çalışanlarımızın çocuklarının eğitim masraflarına destek oluyoruz, lise ve üniversite eğitimleri için. İTÜ, Boğaziçi, Yıldız öğrencilerine ve ODTÜlü öğrencilere(mühendis ve işletme olarak) burs veriyoruz. Stajlarımız çok programlarımız hayati öneme haiz, okurken çalışmak isteyen öğrencilere de açığız. Meslek içi eğitimlerle kariyer planlaması yapmaya çalışıyoruz. Performans sistemimiz var ücretlerimizin içine bu da katılıyor.

Prefabrikasyon için de ilk defa bu yıl fark yarana projeler ödüllendirildi. Farklı alanlardı. Yeni bir ürün yaptı birinci, ikinci de hattı verimli hale getirdi.

Çalışanlarımızın geliri bir düzeyin altındakilere destek veriyoruz(Başarılı çocuklar 3–4 arası ortalamalı çocuklar). Yozlaşan değerlere rağmen gençlere bakıp geleceğin dinamizmini hissediyorum.

Öğrenci kulüplerinde çalışan dönem arkadaşlarım ve ailem, okul eğitim kurumlarını öğrenmeye çalışıyorum, torunlarımı izleyerek çok şey öğreniyorum. Onlarla birlikte öğreniyorum.

 İş hayatında üst düzey statüyü korumanın ve iş geliştirmenin sırları?

Yapı Merkezi 50. yılına geliyor. 1965 yılında tasarı merkezi olarak kuruldu. 1969 yılında uygulama da yapacağım dedi(müteahhitlik demedi). Sanayi siteleri yapmaya başladı. 1978 yılında prefabrikasyon şirketini kurdu. Akıllı inşaat yönetimi bize ön üretimde uygulamalar yapmanın önemini gösterdi. Bu gelişmeye neden olan faktörlerden biri oldu.

Daha sonra 1981 de biraz Turizme girdik, bize çok hitap etmedi.

Suborda su borusu yapıyoruz, üretimimizin %75 ini ihraç ediyoruz. Şirket prefabrikasyon ürünleriyle büyüdü. Tabii ki toplumsal sorumluluğa çok önem verdiğimiz için raylı sistem işine girdik. Şirket 1965 de kuruldu, iki düsturu vardı;

Topluma hizmet etmek için varız ve çağımıza karşı sorumluyuz.

Araştırma geliştirmeye önem veriyoruz. Cam elyaflı betonlar yapıyoruz. Yeni ürünler tasarlıyoruz. Uzun soluklu yaşamak için kaliteden ödün vermemek lazım.

Kısaca Tarihçemiz: Yapı Merkezi, 1965 yılında “insanlığa mutluluk ortamı yaratarak hizmet edecek çağdaş yapı projelerini üretmek ve inşaatlarını gerçekleştirmek” amacıyla kurulmuştur.

Yapı Merkezi Grubunun ilk ve en büyük şirketi olan Yapı Merkezi İnşaat ve Sanayi A.Ş. pek çok bina ve ağır inşaat projesinin tasarımını ve inşaatını gerçekleştirmiştir. 1980 yılından bu yana, özellikle Cezayir, Kuveyt, Rusya, Dubai ve Sudan olmak üzere yurt dışında da tasarım ve inşaat işleri yüklenmeye başlamıştır.

1978 yılında, prefabrikasyon tecrübe ve know-how birikimiyle kurulan Yapı Merkezi Prefabrikasyon A.Ş. Türkiye’de inşaat sektöründe ISO 9001 Kalite Güvence Belgesini alan ilk kuruluş olmuştur.

Yapı Merkezi, 1987 yılında, öngerme teknolojisinde lider konumundaki Freyssinet International ile ortak olarak Freysaş şirketini kurmuştur. Freysaş, kısa zamanda ön germe, ard germe, ağır kaldırma ve zemin ankrajları gibi ileri inşaat teknolojilerini içeren muhtelif projelerini başarıyla tatbik etmiştir.

1994’de, kaliteli ve konforlu konutlar üretmek üzere Yapı Konut Gruba katılmış ve Çamkonaklar, Sokullu Evleri, NP12 Evleri, Şişli Plaza ve Arkeon Evleri gibi iddialı projelere başarılı imzalar atmıştır.

1995’de, Eğitim sektöründe Nitelikli Eğitim Kurumları A.Ş. (NEKAŞ) kurulmuş ve Irmak Okulları açılmıştır. Türkiye’de uluslararası ISO 9002 belgesini ilk olarak elde eden okul sıfatını kazanan Irmak Okulları kendi alanındaki özgün faaliyetlerini sürdürmektedir.

1996 yılında ise Grubun yüksek teknolojili kompozit inşaat malzemeleri üretmek hedefi çerçevesinde SUBOR Boru Sanayi A.Ş. kurulmuştur. Yüzde elli sermayesi “Amiantit Grubuna” ait olan SUBOR bugün ülkemizde CTP boru imalatında lider konumdadır.

Grubun Raylı Sistem tecrübesinden istifadeyle ve devamlı artan şehiriçi ve şehirlerarası demiryolu ulaşımı talebi dikkate alınarak 1998’de Yapıray Gruba katılmıştır. Yapıray, demiryolu sistemleri ile ilgili tasarım, inşaat ve işletme hizmetleri vermektedir.

Son olarak 1998 yılı sonlarında daha randımanlı mali ve idari bir yapı kurulması ve Grup kültürünün güçlendirilmesi stratejileri çerçevesinde Yapı Merkezi Holding kurulmuştur.

2010 yılında, 45’inci faaliyet yılını sürdüren Yapı Merkezi; kurduğu şirketlerle özellikle ulaşım sistemleri; kent içi raylı sistemler; tüneller, köprüler, viyadükler; endüstriyel ve genel hizmet yapıları; toplu konutlar ve kent planlamaları, su toplama ve temin sistemleri; restorasyon, güçlendirme ve onarım işleri ile ilgili yurtiçinde ve dışında sayısız projeyi başarı ile hayata geçirmiştir.

Bugün İstanbul’da çalışan raylı sistemlerin çoğu Yapı Merkezi tarafından inşa edilmiştir. İzmir Metrosu, Eskişehir ve Kayseri Raylı Sistemleri, Taksim-Tünel Nostaljik Tramvayı, Konya ve Antalya Tramvayı Yapı Merkezi’nin anahtar teslimi projelerinden örneklerdir. UITP Uluslararası Toplu Taşın Birliği’nin 2004 Dünya Raylı Sistem Ödülü, Yapı Merkezi’nin Estram (Eskişehir Raylı Sistemi) projesiyle Türkiye’ye verilmiştir.

Ray teknolojileri ve sinyalizasyon konusunda da Yapı Merkezi dünya markası olma yolundadır. YAPI MERKEZİ ile Japon ortakları Mitsubishi, Obayashi ve Kajima’nın oluşturduğu Konsorsiyum; Dubai Metrosu’nun birinci aşaması olan Kırmızı Hat’tı tamamlayarak 9 Eylül’de işletmeye açtı. Cezayir Raylı Sistem projeleri devam etmekte olan uluslararası projelerdir. Ankara-Konya Hızlı Tren projesi de raylı sistem deneyiminin yeni halkası olacaktır.

2005’te yeni bir uzmanlık alanı köprüler olarak seçilmiş ve Sudan-Hartum’da El Mek Nimir ve Al Halfaia köprüleri başarıyla tamamlanmıştır.

Türkiye’de 1000 kg/cm² dayanıma sahip betonu ilk olarak üreten Yapı Merkezi Ar-Ge Bölümü bugün, 7 günlük beton dayanımını 3000 kgf/cm2 ye ulaştırmış ve ışık geçiren betonu üretmiştir.

Yapı Merkezi tüm üretimlerinde daima; toplumun kalkınmasını, dünya uygarlığının gelişmesini, insan mutluluğunu, çalışanlarının ve müşterilerinin memnuniyetini ön planda tutmayı ilke edinmiştir. Aldığı her işi zamanında, bütçesinde ve kalite değerleri içinde bitirmiştir.

Yapı Merkezi; bilgi birikimine, bilgi işlemeye ve teknoloji geliştirmeye özel önem vermektedir. Mühendislik başarıları yurt içi ve yurt dışı bilimsel çevreler ve iş yaptığı kurumlar ya da devletler tarafından ödüllendirilmiştir.

 “Mutluluk inşa ederek mutlu oluruz”

ŞARIK TARA  RÖPORTAJI

  -Bizim liderler zirvesi var. 7 ile 11 Aralık arası  5 gün sürecek liderler zirvesinin açılışını sizle yapmak istiyoruz . Lider olmak istemiyor musunuz bir konuşma yapmak istermisiniz.

 İTÜ olduktan sonra benim için fark etmez. Tabi inşaat fakültesi kendi fakültem şeref doktoramda orda

 -Güzel  7 Aralık saat 13:30

Şarık Bey: O seminer ben ayrı gelirim çocuklarla konuşurum

– Her hangi  ayrı zaman yaptım size inşaat fakültesi

Şarık Bey : Bu liderler toplantısın ile alakası yok sen nerdesin

– İstanbul Teknik Üniversitesi Mezunları Derneği Müdürüyüm aynı zaman da 3. kitabı yazıyorum radio culuk yaptım şimdi televizyon böyle tedi şeyler yelpazesinde dolaşıyorum.

Mütehaitlik  1957 başlamakla bugün başlamak ikisinin arasındaki fark

Şarık Bey : Bu gün daha kolay tabi

– Ne kadar iyi uluslar arası

Şarık Bey : Ben de bu gün başlarsan uluslar arası başlamam ki iki sene sonra bilicem ki her kez diyecek işin yüzde otuzu yurt  içinde Yüzde yetmişi yurt dışında olacak bu gün maalesef bizde o orandan daha fazla var. Hiç fark etmiyor bir daha dünyaya gelirsem yine mühendis olurum

– Kaynak açısından 1957 ile bun arasında kredi

Şarık Bey : Bu gün daha kolay her şey daha kolay ama niyet etmek lazım biliyormusun  en mühhüm şey ben şanslı adamımdır.  On iki yaşına kadar fevkalade zengin bir ailenin çocuğuyum  üsküpte  ondan sonra buraya geldik annem babam fabrikada çalışmaya başladı başka bir şansımı Söyleyeceğim

Stajda şantiyelerde çalışmaya başladım çok para kazanıyordum 1957 kadar üç sene şantiye şefliği yaptım Haydarpaşa soğuk hava İstanbul un en genç şantiye şefi idim ve en çok para  alan mühendisiydim 25 yaşında ama bu boşuna değildi benim o staj döneminde az mı çimento torbaları saydım hatta taşıdım bodruma tekneler gelirdi kumla dolu küfe ile boşaltılırdı çocuklar küfeleri sayar puantaj yapardık ve ona vakit vardı. Şimdi büyük şansım nerde ben okurken bir hoca ile münakaşa ettim taktı bana 1954 haziranda mezun olacağıma 1955 şubatında mezun oldum bir dönem  geçti o zaman kadar bir işim yoktu çalışacağım tabi ben benim sınıf arkadaşlarına nazaran mühendis olarak  sekiz ay daha önce başladım diploma çalışması yaptım kolay bir şey seçtim üç gün dört günde yaptım müsaitti  nerdeyse bir senelik avantajım oldu diğerlerine nazaran

– Lakin orda başkasının yanında çalışıyorsunuz dimi

Şarık Bey: Şantiye şefi yardımcısı oldum daha mezun olmadan başta gece vardiyası tuttum  Haydarpaşa silosunda ondan sonra elibeşte şantiye şefi oldum eliyediye kadar o sürdü hemde zor oldu Haydarpaşa kazık inşaatı zordu şimdide yapıyoruz

 Başlangıç sermayesine gereksinim duymadınız mı şirketi kurarken üç ortak

Şarık Bey : İki ortak  sora dört oldu

-Bu gün böyle bir şirketi kurmak için asgari sermaye ne kadar. Bir iki sen çalışıp avans mı alınıyor.

Şarık Bey : Bak şimdi Ahmet Öngün geldi  Türkiye’nin  en büyük softwer  firması ben tecrübe yede inanmıyorum bir insan beş senede ya tecrübe olur ya olmaz olmasa zaten işe yaramaz Almanlarda bir mühendis 30 senelik tecrübe vardır diyor dünyada son on sene gelişme son ikibin sene daha fazla son on seneden otuz sene evelki ne olacak

-Bir şey daha soracağım bu liderler zirvesi lafına inanmayın aslında iki bölümden oluşuyor  çocuklar liderler zirvesin de öğleden sonra düvenleri  başarı hikayelerini dinleyecekler  sabahtan öğlene kadar sadece bir inşaat mühendisi  çıkmadan önce ne yapmalı neler öğrenmeli şeklinde eğitimimiz var.

Şarık Bey : Ben kızı yorum ya Türkiye’nin değil de Avrupa’nın en büyük çelik fabrikası var çelik işleme yetmiş katlı binanın çelik yapılıyor hem tazzikli kap yapılıyor burada yapılıyor. Agolaya gidiyor tek parça bin elli ton düşüne biliyor musun o nakliye oluyor vapura yükleniyor rıhtım taşıyacak mı taşımaz mı falan filan öyle problemler  şu Taşkışla’nın karşısında metro inşaatı yapıyoruz  bir Allahın kulu gelip te metroyu nasıl yapıyorsunuz hiç biri bilmez merakta yok kızmasın hocalarımız ya ayarlayın mesela sen elektrik mühendisin Türkiye’nin en büyük elektrik santralına bir otobüsle binip gidin o gideceğiniz santral Atatürk barajının üretti elektriğin dört katını üretiyor Adapazarındaki  doğalgaz gidin görün 32milyar kilovat saat sonra çocuklar rakam bilin Türkiye’nin rakamlarını bilin on onbeş rakam bilin çözersiniz  dinleyin Cezayir başbakanı  gelmişti ya bunların mili geliri şu kadar ben orda ya sizin buyday sarfiyatınız bu kadar elektrik tüketiminiz bu kadar ama yüzde yirmi aşa yukarı tahmin ediyorum adam gelin bizde bakan olun ya dedi bizim bakanlar bunları bilmiyor

-Size doyum olmaz

Şarık Bey: Size daha uzun randevu vereyim konuşalım

Fark yaratabilmek konusundaki düşünceleriniz?

İş yaşamında fark yaratabilmek için sanırım herşeyden önce fark yaratmanızı gerektiren bir baskıyı yaşamanız gerekiyor. Sonrasında ise kendi özelliklerinizi gerçekçi şekilde değerlendirmek, diğerlerinden sizi ayırabilecek olumlu özelliklerinizi ortaya koyabilmek ve bunları geliştirmek için çalışmak gerekiyor.

-Herkes bir üniversiteden mezun oluyor; fark yaratan eğitimleri sayabilir misiniz?(Mesela bilişimde yazılım dilleri v.s)

Hangi üst eğitimler işe alım veya terfi sürecinde sizin de dikkatinizi çeker? Seçkin üniversitelerden alınmış dereceler ve yüksek lisansların rolü kişinin kariyerinde hangi noktaya kadar % kaç etkilidir?

Sorunun ilk kısmına bir örnekle cevap vereyim: Geçenlerde üniversite eğitimini Çin’de yapmak isteyen bir lise son sınıf öğrencisiyle tanıştım. Düşünebiliyor musunuz: Çok iyi derecede İngilizce ve Çince bilen, Çin kültürünün içinde en az dört-beş yılını geçirmiş yirmibeş yaşında bir Türk genci. Hele temel mesleki formasyonu da yeterince kazanmışsa; hangi mühendislik dalını okumuş olursa olsun dünyanın bir çok yerinde iyi bir ücretle işi herzaman hazırdır.

Seçkin üniversitelerin diploması ve yüksek lisansın işe alınma süreçlerinde mutlaka olumlu etkisi vardır. Ama yükselme süreci daha çok sizin işinizde göstereceğiniz başarıyla ilişkilidir.

-Sizin grup şirketleri sözkonusu olduğunda; İnsan Kaynakları Departmanı alacağı elemanları belirlerken hangi aşamaya yada kişi sayısına kadar eleyip sonrasında ilgili bölümün sorumlusuna bırakıyor? Son kararı İnsan Kaynakları mı yoksa ilgili departman sorumlusu mu veriyor, karar sürecinde referansların rolü nedir?

Biz toplam seksen kişi kadar sabit istihdam sağlayan (Bunun dörtte biri kadarı mühendis)  ve dört şirketten oluşan bir mühendislik grubuyuz. Dolayısıyla ayrı bir insan kaynakları departmanımız falan yok. Benim yöneticisi olduğum şirketlerde mühendis alımında genelde şu yolu izliyoruz:

İhtiyaç duyulan mühendis için ilan veriyoruz (Eskiden gazeteye verirdik, son yıllarda insan kaynaklarıyla ilgili web sitelerini kullanıyoruz).

Gelen başvuruların hepsini mutlaka okuyoruz ve ilanda belirttiğimiz temel niteliklere uygun olmayanları hemen eliyoruz (İlanlarda belirtilen temel nitelikleri sağlamıyorsanız başvurunuzun büyük olasılıkla dikkate alınmayacağını bilin)

Görüşmeye çağırdığımız adaylara bizim konumuzla ilgili temel bilgi seviyesini ölçmek amacıyla önce İngilizce ve mühendislik sınavı yapıyoruz ve mülakata alıyoruz.

Son adımda ilk iki veya üç adayı ikinci bir görüşmeye davet ediyor ve kararımızı veriyoruz. Bu süreçte adayın referansları da kısmen etkili oluyor, ama eğer varsa CV sine yazmadığı fakat bizim de ortak olarak tanıdığımız kişilere sormayı tercih ediyoruz.

-Bugün tekrar üniversiteye başlasınız ne okurdunuz? O yaşlardaki seçimlerde hangi unsurlar göz önüne alınır? Hangileri yanıltıcıdır?

Hiç tereddütsüz yine mühendislik okurdum ve İTÜ yine ilk tercihim olurdu. Tercih konusunda öğrencilere tavsiyem “Yüksek puanla alan okul veya bölüm daha iyidir” veya “Bir yere kapağı atayım da neresi olursa olsun” gibi yaklaşım ve baskılardan kendilerini mümkün olduğu kadar kurtarmaya çalışmalarıdır.

 

-Şirketler topluluğunuzun faaliyette bulunduğu sektörlerinin seçiminde etkenler neler oluyor? İlk kurulduğunuz zamandan bugüne kadar nasıl bir ilerleme politikası güttünüz?

Biz otuz küsur yıldır hep endüstri sektörüne dönük işler yaptık. Elimizden geldiğince teknolojik gelişmeleri takip ettik ve ülkemizin gerçeklerine adapte etmeye çalıştık. Mesleğimizin gereklerini yerine getirmeyi, sözümüzü tutmayı, işlerimizi zamanında ve en iyi şekilde bitirmeyi, dürüst ve ahlaklı olmayı hep en önde tuttuk. Bu sayede bugün piyasanın en güvenilir ve itibarlı şirketlerinden biri olduğumuzu büyük bir övünçle söyleyebilirim.

-Terfi ettireceğiniz birinde hangi kişilik özelliklerini ararsınız?

Mesleki kapasitesi önceliklidir. Ardından; şirketimizin temel değerlerine bağlılığı, azmi, sabrı, sebatı gelir.

-Yönetim Kuruluna yükselenlerin % kaçı 10 seneden daha uzun süredir şirketlerinizde çalışmaktadır, yönetim kuruluna yükselme sürecinde hangi özellikler ön plandadır?

Halka açık bir şirket değiliz. Yönetim kurullarımız henüz çalışanlarımıza kapalı. Ama mühendislerimizin yarıya yakını on yıldan fazladır şirketimizde çalışmaktadır ve karar süreçlerinde çok etkindirler.

-Kendi işini kurmanın asgari şartları nelerdir? Kişilik özellikleri – Maddi gereklilikler

Genç arkadaşlarıma bugünün giderek küreselleşen ve yirmi yıl öncesine göre rekabetin çok arttığı iş dünyasında, kendi işini kurmak arzusundan önce, iyi bir profesyonel olmayı hedefleyerek öğrenimlerini sürdürmelerini öneririm. Kendi işinizi kurmak istiyorsanız bile, öncelikle düşündüğünüz konuda başarıya ulaşmış bir şirkette en az üç-dört yıllık bir sektör deneyimi kazanmalısınız. Bu süre, kendi işinizi kurma konusunda gereken şartların neler olduğunu  size öğretecektir.

-Şirketinizde ödüllendirmede satış ve pazarlama mı yoksa yenilikçiliğe mi öncelik  tanınır?

Burada bir öncelik söz konusu değildir. Şirketi kim başarılı, verimli ve ileriye taşıyacak işler yapıyorsa (Tabii daha önce bahsettiğim temel değerlerden ödün vermeksizin) o kişi veya grup ödüllendirilmeyi hak eder.

-Bugün nerede, neyle uğraşmayı tercih ederdiniz?

Ülkemizde mühendisliğin değerinin yeterince  anlaşılamadığı ve mühendislik hizmetlerinin yeterince kıymetlendirilmediğini görüyor ve buna üzülüyorum. İster profesyonel çalışan olsun, ister kendi işini yapıyor olsun, mühendislikle uğraşan kişilerin refah seviyesi daha yukarda olmalı. Yine de yaptığım işi seviyorum. Endüstrinin içinde yer almak, üretim süreçlerinde bulunmak, ortaya çıkan eserlerde küçük te olsa şirketimizin bir katkısının olduğunu bilmek beni mutlu ediyor.

-Kendinin ötesinde ideallere sahip bir gençlik yetiştirmek için ne gibi misyonlar yüklenmeliyiz?

Ben İTÜ ye 1975 de girdim. 12 Eylül öncesi 78 kuşağı dedikleri kuşaktanım. Ülkemin bağımsızlığı, o günlerde olduğu gibi bugün de en büyük derdim. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurup bize emanet ettiği Laik ve Demokratik Cumhuriyetimizi halkımızın refahı ve sosyal adalet için ileri götürmek en önemli misyonumuz olmalıdır. Ben ulusumuzda ve özellikle gençlerimizde bu potansiyelin olduğunu görüyorum.

Merhaba Sayın İpek Kışlalı,

Öncelikle İTÜ Öğrencilerine yol göstermek amaçlı yapılan bu projede bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Sizi biraz daha yakından tanıyabilmemiz için çok kısa özgeçmişinizle başlayalım isterseniz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1978 İstanbul doğumluyum. Özel Doğuş Lisesi’ni 1996 yılında ikincilikle tamamladığım yıl 3. tercihim olan İTÜ Uzay Mühendisliği bölümüne başladım. 2000 yılında mezun oldum. Mezuniyetimin sonrasında iş bulamadığım için 1 yıl Marmara Üniversitesi Biyofizik yüksek lisans programına devam ettim. Mühendislik alanıyla ilgili iş ararken 2002 yılında İnsan Kaynakları (İK) alanında bir danışmanlık firmasıyla yaptığım görüşme sırasında bu firmada stajyer ihtiyaçları olup olmadığını sormam sonrasında bu kuruluşta stajyer olarak işe alındım. Biyofizik’te kadro açılmayınca ve İK danışmanlık firması beni kadroya almaya karar verince Biyofizik bölümünden tez aşamasında tezimi yarım bırakarak ayrıldım ve aynı üniversitenin İK Yüksek lisans bölümüne başvurdum. Sınavları kazandım. Hem çalıştım, hem yüksek lisansımı tamamladım. 2002 yılından bugüne İnsan kaynakları alanında çeşitli danışmanlık firmalarında İşe Seçme Yerleştirme, Eğitim Organizasyonları ve Eğitim İçerik Geliştirilmesi, Kariyer Planlama, Kariyer Danışmanlığı, Performans Yönetimi başta olmak üzere, Çalışan ve Müşteri Memnuniyeti, Süreç iyileştirme, Yönetim-Organizasyon konularıyla ilgili çeşitli projelerde yer aldım. Halen, bir ithalat firmasının Proje Danışmanı olarak Yönetim-Organizasyon ve İK projeleriyle ilgili görevler üstlenmekteyim ve MÜ Yönetim-Organizasyon Bilim Dalı’nda doktora tezimi savunma aşamasındayım.

İTÜ’yü tercih sebebiniz nelerdir? Uzay Mühendisliği bölümünü tercih sebebiniz nelerdir?

İTÜ, mühendislik eğitiminde ve yönetici yetiştirme konusunda yıllardır tercih edilen, köklü ve güçlü bir üniversite konumunda. Liseden mezun olduğum 1996’da da öyleydi.

Uzayı çocukluğumdan beri merak etmişimdir ve uzayla ilgili bir bölümde okumanın orijinal olabileceğini düşünmüştüm. Her zaman fark yaratmak, farklı olmak isteği vardı içimde. Lise öğretmenlerimden bazıları Matematik alanını tercih etmemi söylemişlerdi. Pek çok öneri vardı çevremde. Ailem ise seçeneklerimde beni serbest bıraktı ve beni her zaman destekledi. Bu bölümün Matematik ve Fizik dersleri ağırlıklı olduğunu biliyordum ama adı ve genel kapsamı açısından o dönemlerde pek bilinen bir bölüm değildi, hatta adı Uzay Bilimleri ve Teknolojileriydi. İsteyerek 3. tercihim olarak yazmıştım seçeneklerime. İTÜ’de öğrenciliğim sırasında bölüm adı güncellendi.

Üniversitede İTÜ’yü Uzay Mühendisliği’ni tercih aşamasındaki öğrencilere önerir misiniz?

Evet, İTÜ Uzay Mühendisliği bölümünün en kuvvetli yönlerinden biri çok-disiplinli ve disiplinlerarası bakış açısını kazandıran bir bölüm olması. Uçak, Havacılık, Bilgisayar, Makine, Elektrik-Elektronik, İnşaat ve şu an belirtmediğim daha birçok bölümün konularına da belirli ölçüde hakim olmayı gerektiriyor. Uzayı, hava-uzay araçlarını, durumdaki değişimleri, projeleri… alanınızı oluşturanları hem bir bütün hem parça parça değerlendirmeniz gerektiğini öğreniyor bu bölümde öğrenci. 10-15 yıl öncesine göre şimdi Uzay Mühendisliği bölümü mezunlarının çalışma alanları da genişledi. Az önce belirttiğim bölümlerin mühendisleriyle de pek çok projede beraber çalışıyorlar. Üstelik farklı çalışma alanlarına da uyum sağlayabiliyorlar.

Yüksek lisans, doktora yaptınız mı? Yaptınız ise neden? Yapmadınız ise neden? Sizce öğrencilerin yüksek lisans, doktora yapmaları hangi açılardan gereklidir/ gerekli değildir?

Evet, yüksek lisans ve doktora yaptım. Üniversitedeki çalışmaların ve üniversite dışındaki kuruluşlardaki çalışmaların her zaman bir bütün oluşturduğunu düşünüyorum. Eğitimi ve araştırmayı kapsayan üniversitelerin diğer sektörlerle ortak çalışmaları gerektiğine inanıyorum. Üniversitelerle iş hayatındaki diğer kuruluşlar birbirlerini destekledikçe her iki taraf da güçlenecek. Kişinin de lisansüstü çalışmalara katıldıkça yapmakta olduğu işi, kendisini daha fazla, çok yönlü geliştirebileceği öngörüsüyle bu noktaya geldim. Öğrencilerin yüksek lisans/doktora yapmaları şart değil tabii ki, örneğin; gelecekte üniversitelerde araştırma yapmayı hedefleyen, ders vermek isteyen, gelecekte kitap yazmak isteyen, öğrenci ruhunu taze tutmak isteyen, işiyle beraber üniversiteyi de devam ettirebileceğine inanan, derinine düşünmeyi seven arkadaşlar için lisansüstü çalışmaları gerekli görüyorum. Diğer taraftan, ülkemiz şartlarında lisans mezunu arkadaşlara önce iş bulmak için çabalamalarını kuvvetle tavsiye ediyorum. Belli bir yaştan sonra ilk işi bulmaya çalışmak güçleşebiliyor.  Ayrıca, belli bir süre iş yaşamında yoğrulmuş olunca insan; yüksek lisans/doktora’da teoriyi ve pratiği çok daha rahatlıkla kendisi ve çevresi için faydaya dönüştürecek kesişimlere ulaşabiliyor. Ancak, belirttiğim gibi, eğer kişinin hedefi akademik kariyer değilse, önce kişinin iş hayatına atılmak için çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum.

Üniversite döneminde veya sonrasında yurt dışı tecrübeniz var mıdır? Öğrencilere bu yönde tavsiyeleriniz nelerdir?

Doktora öğrenimim sırasında bir aylığına yurtdışına gittim. Ayrıca, gezi amaçlı olmak üzere de iki defa farklı ülkelerde bulundum. Farklı ülkeleri, kültürleri, iş yapış tarzlarını görmek insana bambaşka bir ufuk kazandırıyor. Öğrencilere değişik seçenekleri araştırarak yurtdışına gitmelerini kuvvetle tavsiye ederim. Arkadaşların pek çok seçeneği var: yaz döneminde staj, uluslararası yarışmalar, proje çalışmaları, öğrenci değişim programları, üniversitenin organize edebileceği geziler, dönemsel/kısa süreli iş olanakları, dil kursları, yurtdışında lisansüstü çalışmalar gibi. Fırsat yakalayabilirlerse ve olanakları varsa ve hatta fırsat yaratarak ve olanaklı hale dönüştürerek yurt dışını da mutlaka görmelerini öneririm.

Üniversite hayatınız boyunca staj/iş tecrübelerinizden bahseder misiniz? Üniversiteden sonra nasıl bir kariyer planlaması yaptınız? Yaptığınız tercihlerin hayatınıza kazandırdıkları/kaybettirdikleri nelerdir?

Üniversite dönemimde TÜBİTAK’ta ve TAI’de staj yaptım. Üniversiteden sonraki kariyer planlamamı birinci cevabımda kısmen belirtmiştim. Aslında soruyu biraz değiştirmek gerektiğini düşünüyorum. Soru: “Öğrenciliğiniz sırasında nasıl bir kariyer planlaması yaptınız?” olmalı düşünceme göre. Bunun sebebi, öğrenci mezun olduktan sonra bazı adımlar için çok geç kalınmış olabiliyor. Bu nedenle, planlamanın ilk adımı atmadan önce güncellenmeye hazır bir plana dönüşmüş olması gerekiyor.

Yaptığım tercihler bakış açımı genişletti. Farklı meslek gruplarından insanları, farklı kuruluş yapılarını,  farklı projeleri, zorlukları, sorunları, başarıları, yıkımları görme şansım oldu. Hem daha umutlandım, hem kimi zaman umudumu kaybettim. Geçmişten ders alarak, bugüne ve geleceğe odaklanmam gerektiği bilgisini kazandım. Öğrenip kullanmadığım/kullanmaya ortam bulamadığım her şeyi, paylaştığım ama maddi/manevi kazanca dönüştüremediğim her şeyi kaybetmiş sayılırım.

Biraz da sosyal yaşamınız üzerine konuşalım mı? Hobileriniz nelerdir ya da serbest zamanınızı nasıl geçirmeyi tercih edersiniz? Bu konuda öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Fırsat buldukça yürüyüş yapıyorum. Üniversite yıllarımda masa tenisi oynamıştım. Bir yıl öncesine kadar bir spor merkezine de gidiyordum. Ahşap ve seramik boyama kursuna gittim. Halen zaman buldukça ahşap/seramik boyama yapıyorum. Yap-boz’a zaman ayırmak hoşuma gidiyor. Televizyondaki yarışma programlarını takip ediyorum. Fırsat buldukça liseden, üniversiteden arkadaşlarımla buluşuyoruz. Ayrıca yurt içinde ve yurt dışında değişik yerlere gezi planları yapıp, olanak bulabildikçe seyahat ediyorum. Değişik konular üzerine hazırlanmış ve yayımlanmış yazılarım, çalışmalarım var.

Sosyal yaşam konusunda öğrenci arkadaşlara tavsiyem; üniversite yıllarından itibaren arkadaşlık ve iş ile ilgili iletişim ağlarını kurmaya ve geliştirmeye başlamalarıdır. İletişim konusunda sosyal iletişim ağlarını aktif ve sürekli gelişen, genişleyen konumda tutan bireyler günümüz dünyasında başarıya ulaşma konusunda büyük bir avantaja sahiptir.

Ayrıca, öğrenci arkadaşlara sanatsal, sporla ilgili ve çeşitli alanlardaki sosyal etkinliklere üniversitede, öğrencilik sıralarındayken katılmalarını öneririm.

Yaşam çok yönlüdür. Yaşam sadece iş ve okuldan ibaret değil. Farklı alanlardaki etkinliklere, çalışmalara, kurslara katıldıkça öğrenci, yaşamın çok yönlülüğüne de kendini hazırlamış olacaktır. Üniversite öğreniminin en önemli kazanımlarından biri öğrencinin kendisini yaşama hazırlamasıdır. Bu hazırlık aşaması sırasında öğrencilere sosyal yaşamlarının planlanmasında kendilerine ve çevrelerine özel bir özen gösterebilmelerini diliyorum. Farklı alanlardan öğrenilebilecek bilgilere ulaşmayı sağlayacak birçok pencere açacaktır, sosyal yaşamınızdaki çeşitli uğraşlarınız.

Mezunlara, iş hayatına atılmak isteyenlere biraz yardımcı olmak adına iş başvurularınızda tercihlerinizi ve nedenlerini öğrenebilir miyiz?

İş başvurusu yaparken kendi uzmanlık alanımla ilgili kuruluşları ve pozisyonları tercih ediyorum. Ancak ilk defa işe başvuracak/başlayacak arkadaşlar için esnek olmalarını tavsiye ederim. Diğer taraftan zamanla beraber özgeçmişte görünen deneyimler kişinin sonraki iş başvurusunda işverenin bakış açısını etkileyebiliyor. Bir örnek vermek gerekirse, özgeçmişte çoğunlukla İK danışmanlık firmalarında deneyim sahibi görünen bir kişi, bir firmanın İK departmanında deneyimi olmadığı veya göreli olarak az süre çalıştığı için başvurduğu kuruluş yetkililerince elenebiliyor. Bir işe başlamadan önce o anı ve sonraki yılları da öngörebilmiş olmak gerekiyor.

Bu noktada, bir konuyu vurgulamak isterim. İş görüşmesi deneyimi çok ciddi bir konudur.. Hem iş arayanlar, hem de halen işte çalışmakta olanlar için. Her iş görüşmesi güncel durum, sektör, kuruluşlar, işe seçme yerleştirme yapanların öncelikleri ve kriterleri konularında bilgi edinmek için önemli birer fırsattır. Öğrencilere mezun olmayı beklemeden iş görüşmesi simülasyonlarına ve gerçek iş görüşmelerine katılmalarını tavsiye ederim.

Şu anki bilgi birikiminizle ve bakış açınızla, tercih yapacak olsanız üniversitelerden hangisini, hangi bölümü ya da hangi iş kolunu tercih ederdiniz?

Her üniversitenin ve bölümün ülkemizde ve dünyada ayrı bir yeri ve önemi var. Var olan bölümlere ihtiyaç var ancak ihtiyaçların kapsamı, niceliği ve niteliği insan gücü planlamasıyla bire bir örtüşen bir tablo çizemiyor ne yazık ki. İnsan gücü planlaması ve bölümler hakkında özel çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle bunu belirtmeliyim.

1996 yılına 2010’dan geri dönsem yine üniversite seçeneklerimi aynı şekilde yapardım. Diğer taraftan, bu 14 yıl içinde dünya ve ülke şartları bazı değişimler yaşadı ve daha önemlisi bu süre içinde kendim hakkında daha fazla şey öğrendim. Yine İTÜ’yü tercih ederdim ama tercihlerime -süreç iyileştirmeyle ilgili çalışmayı sevdiğim için- Endüstri Mühendisliği bölümünü de eklerdim.

İşveren gözünden işe alma sürecinde kişinin hangi özellikleri onu tercih etmenizi/etmemenizi etkiler?

Önce kişilik özellikleri öne çıkar.. “Kendine güveniyor mu?”, “İşi ne kadar istiyor?”, “İşi neden istiyor?”, “Öğrenmeye açık mı?”, “Sabırlı mı? Ne kadar?”, “Takım çalışmasına yatkın mı?”, “Yaratıcı bakış açısına sahip mi?”, “Geleneksel mi, yeniliğe açık mı?”, “Var olan kurum kültürüyle uyumlu bir şekilde çalışabilecek mi?”, “Dışadönüklük-içe dönüklük seviyeleri nasıl?”, “İş tanımının gerektirdiği deneyim seviyesine, becerilere sahip mi?”, v.b. .. Teknik konularda eksikler iş başında da tamamlanabilir. Diğer taraftan, kişilik özellikleri, kişinin işle ilgili beklentilerinin var olan pozisyonun özellikleriyle uyumu, kişinin istek, güven ve işe başlamaya hazır olma derecesi çoğu kuruluş için öncelikli eleme kriterleri arasında yer almaktadır.

Sizin tavsiyeleriniz, yol göstermeniz bizim için gerçekten önemli, bize vakit ayırdığınız için tekrar teşekkür ederiz.

Tüm gençlerimize başarılar diliyorum. Kariyer yolunuz açık olsun.